Mehmet Çoban, “Korkmadan Siyaset Yapmalıyız”

Mimar Mehmet Çoban Çatalca’nın dünü, bugünü ve yarınını değerlendirdi. Mehmet Çoban, “Kentleşme kaçınılmaz ise müdahale edilebilir. Bence çevremizde oluşan projelere göre Çatalca’nın merkezdeki kent kimliği korunarak, genişleme alanları belirlenmeli. Fakat bu genişleme alanları tarım alanlarımıza, meralarımıza, akarsularımıza, yer altı kaynak sularımıza yani bizi, gelecek nesilleri besleyecek zenginliklerimize zarar vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Bu genişleme alanları merkezden çevreye doğru, iş, ticaret ve yerleşim bölgesi şeklinde planlanmalıdır. Bu yeni yerleşim alanları otoyoldan çok, hızlı tren gibi toplu taşıma araçlarına yakın olmalıdır” dedi.

 

Siz yıllardır bölgemizde mimarlık yapmaktasınız, birçok belediyenin çalışmalarını görüyorsunuz sizce çağımızın belediyecilik anlayışı nasıl olmalıdır?

Yerel yönetimler, görev başına gelmiş siyasetçiler üzerinden halkla doğrudan ve sürekli olarak iletişim içinde bulunan ve bulunması gereken kurumlardır. Belediyelerin amacı halka hizmet götürmek olduğundan halkıyla bütünleşmiş bir belediye kaçınılmaz bir gereksinimdir. Bu görevlerde bulunanlar, siyasi iktidarların ekonomik ve siyasi çıkarlarına, günümüz kentlerinde yaratılan rant ekonomisine alet olmamalıdırlar. Demokrasiler, yerel yönetimlerdeki deneyimlerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yerel yönetimler demokrasilerin okuludur. Bu nedenlerle yerel yönetimde iktidarda olan belediye başkanları, kafalarına göre hareket etmemelidir. Alacağı önemli kararlarda bölge halkıyla birlikte hareket etmelidir. Bölgesinde bulunan tüm STK’larla fikir alışverişi yapmalıdır. Bölgede yapmayı düşündüğü projeleri halka sunması ve düşüncelerini alması gerekir. Eğer bir belediye başkanı benim dediğim olur diyorsa, orada sosyal belediyecilik ve demokrasi olmaz, olsa olsa diktatörlük olur. Ortaya çıkan sonuçlar da yanlış olur ve halka yarar sağlamaz. Çünkü ortak akıldan yoksundur.

 

Büyükşehir yasası ile köyler mahalle oldu ve bölgemizde yapılması düşünülen ve hatta bazılarına başlanan projelerin Çatalca’ya yansıması sizce nasıl olacaktır. Çatalca buna hazır mı?

İktidar partisi oldubittiye getirerek Büyükşehir yasasını çıkardı. İstanbul ve Çatalca’nın tüm köyleri bir gecede mahalle oldu. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar için birçok engeller oluştu. Çatalca’mıza komşu olan Arnavutköy ilçesinde 3. Havaalanı, 3. Köprü’nün bağlantı yolları, Kanal İstanbul’un bu bölgeden geçeceğinin konuşulması ister istemez arazi fiyatlarını artırdı. Ancak, arazi fiyatlarının artışı ülkenin değil birkaç arazi sahibinin zenginleşmesi demektir. Bu zenginliğin de sonu yoktur, kısa vadelidir… Bunun yanında Çatalca’mızdan hızlı tren yolu, Halkalı Gümrüğü’nün yapılması da arsa fiyatlarını artırdı. İstanbul’un hemen yanı başında olan bir ilçeyiz. Yerel yönetim başta olmak üzere, kentin bu gelişimine hep birlikte ayak uydurmalıyız. Eğer biz yaşadığımız kente, sürdürülebilir bir alt yapı kazandıramazsak, tarım alanlarını gelişigüzel sanayi imarlarına açarsak yakın zamanda Elbasan’ın domatesini, Çakıl’ın karpuzunu, Çanakça’nın mısırını, Yazlıkköy’ün fasulyesini bulamayız.  Bu sene ilkini yaptığımız malak yarışmasını da yapamayız. Çünkü mandalarında yaşam alanı kalmayacak. Biz 2009 da büyükşehir yasasına karşı çıkarak halkımızdan oy istedik ve yerelde iktidar olduk. Hedeflerimiz bunlardı, bu hedeflere yürümeyi sürdürmeliyiz.

 

Çatalca nasıl geliştirilmeli?

Bir anket yapılsa “Nasıl bir kentte yaşamak istersiniz’’ diye halka sorulsa sanırım şu anki Çatalca’dan kimse bahsetmez. İstanbul ilçeleri arasında yaşam kalitesi anlamındaki yapılan ankette Çatalca 39 ilçe arasında 30. Sırada yer aldı. Demek ki bölge halkı şehirleşmeden farklı şeyler istiyor. Belediyelerde her şey 2×2= 4 gibi matematiksel bir şey değildir. Çünkü bu sektörün elindeki meta insandır.  Diğer ilçelerinin istemediği İBB’nin tüm projelerine biz ilçe olarak talibiz diyerek bir kent yaratılmaz. Her proje her yerde aynı estetikte durmaz. Kentleşme kaçınılmaz ise müdahale edilebilir. Bence çevremizde oluşan projelere göre Çatalca’nın merkezdeki kent kimliği korunarak, genişleme alanları belirlenmeli. Fakat bu genişleme alanları tarım alanlarımıza, meralarımıza, akarsularımıza, yer altı kaynak sularımıza yani bizi, gelecek nesilleri besleyecek zenginliklerimize zarar vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Bu genişleme alanları merkezden çevreye doğru, iş, ticaret ve yerleşim bölgesi şeklinde planlanmalıdır. Bu yeni yerleşim alanları otoyoldan çok, hızlı tren gibi toplu taşıma araçlarına yakın olmalıdır. Bu şekilde makro planını verdiğim Çatalca’nın kentsel gelişimi için son olarak şehir planlama uzmanlarıyla çalışılmalıdır. Ortaya çıkacak kent planına sahip çıkılmalı, kesinlikle rant için bu planları bozmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Bu konuda şimdiden mücadeleye hazır olduğumuzu özellikle belirtmek isterim. Çatalca bu ulaşım ağından uzaklaşmamalıdır. 39 tane mahallesi olan, bu ilçenin yeni bir çekim alanına ihtiyacı vardır. Buda Çatalca’nın kuzeyidir. Kuzey Marmara Otoyolu, Kanal Projesi, Hızlı tren yolu, Halkalı Gümrüğü’nün Muratbey mahallesine taşınması bölgemizi buna göre yeniden planlama gereğini doğurmuştur. İlçemizde Bayır mevkiindeki KİPTAŞ konutlarının tarım alanları yerine kayalık alanda yapılması doğrudur. Kat yüksekliklerinin fazla olması kent siluetini bozmuştur. Ancak, KİPTAŞ konutları bu kadarla bırakılmalı, ormana tecavüzü engellenmelidir. KİPTAŞ Konutları projesine müdahale edemem, burayı İBB yapıyor diyorsanız, karşılığında siz ne yaptınız diye vatandaş sorar. Yönettiğinizi iddia ettiğiniz kente bir kimlik kazandırmalısınız. Kentinizin tarım kentimi, sanayi kentimi, eğitim kentimi olmasına karar vermelisiniz. Eğer yapmayı düşündüğünüz projeleriniz siyasi duruşunuz doğrultusunda ise korkmanıza gerek yoktur. Çünkü halk arkanızdadır. Sosyal demokrat belediyecilik ile neoliberal belediyecilik arasındaki fark budur.

mehmet-coban1

 

Seçilmiş bir Belediye Başkanı ile seçilmiş ilçe örgütünün iletişimi nasıl olmalıdır sizce? Çatalca’da bu iletişimi nasıl görüyorsunuz? Halkla bütünleşmek nasıl olmalıdır? Belediye başkanları siyaset yapmalımıdır?

Hem belediye başkanı, hem ilçe başkanı gibi hareket ediyor ve partililer arasında ayrımcılık yaparak parti içi yapılan seçimlerde “Beni desteklediniz..” veya “..desteklemediniz..”diyerek parti içinde ayrıştırmalar yapıyor. Parti içi eleştirileri de kabul etmiyor. Bu ayrıştırmaların sonucunda partimiz kan kaybediyor. AKP iktidarına karşı mücadele edeceğine parti içinde müdahale ediyor. Çatalca’da iktidarı kaptırırsak bunun hesabını kim verecek? Bizim gibi düşünen partilileri önümüzdeki 5 yıl başka bir partinin yönetiminde yaşamaya mecbur bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Bunun sorumluları sayın ilçe başkanı, yönetimi, sayın belediye başkanı ve ekibidir. Sayın Halil Gök Kasım 2014 yılından bugüne ilçe başkanlığı yapıyor. Türkiye gündemiyle ilgili hiçbir tavır sergileyemiyor.  Seçildiği günden buyana bir tane örgüt toplantısı yaptı oda il başkanlığının dayatmasıyla oldu…! Tek gündem maddeli…! Örgütün kendi içinde konuşacağı tartışacağı toplantılar yapamıyor. Çatalca ilçe örgütü olarak hangi mahallede toplantı yapmış, hangi sorunla ilgili çözüm önerisi getirmiş? Belediyenin yaptığı hangi projeye öneri getirdi, destekledi yada eleştirdi. Demek ki ilçe başkanı bilgi ve deneyim olarak yetersiz. Demek ki yanlış bir seçim. İlçe başkanı olarak gerekenleri yapamazsanız belediye başkanı da sizin işinize karışır, örgüt çift başlı hale gelir. Hiçbir örgüt böyle yönetilmez, yönetilemez. Son 3 yıl içinde yaşanan süreçte Çatalca ilçesinde Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal yapısı hiç bu kadar zedelenmemiştir. Hiçbir zaman bir partili diğer partiliyi işiyle aşıyla tehdit etmemiştir. Bu faşist yaklaşım beni çok üzüyor. İktidar olmak demek koltuğun gücünü partilileri tehdit etmek için kullanmak demek değildir. Hiç kimse siyasi geleceği için örgütü kullanamaz, kullanmaya kalkamaz. Lider, örgüt disiplinine uyar, tüm partililerin hakkına sahip çıkar, savunur. İşinden atmak için tehdit etmez, ona iş ve aş verir. Belediye başkanının kimseye küsme veya dışlama lüksü olamaz. İlçe başkanı örgütün lideridir. Liderlik cesaret demektir. Liderlik korkmadan her şeyi göze alabilmektir. Bizler korkmadan, yılmadan, gelecek hesabı yapmadan siyaset yapmak zorundayız. Bizim tüm partililerimiz birer değerdir ve kimseyi kimseye EZDİRTMEYECEĞİZ. Lider olmak bir olay karşısında tavır alabilmek, kitlesini sürükleyebilmektir. Liderlere zorla görev verilmez. Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanlığı çok önemli ve kutsal bir görevdir. Bu koltuğa oturanlar sadece birilerinin istediğini yapmak için o koltuğa oturamaz. Bu görev ideolojik bir duruştur. Bu ideolojik duruş ne kadar net olursa partimizin kitle üzerinde kabulü de o kadar net olur. Bu görev müdürlük değildir. İl başkanlığından ve genel merkezden gelen faksları cevaplamakla, toplantılara katılmakla bu görev yapılmış olmaz. Bölge insanıyla beraber yaşamak onun düşüncelerini dinlemek, sorunlarına çözüm önerileri getirmek, devlet kademelerindeki sorunlarını çözmekle olur liderlik.

 

Cumhuriyet Halk Partili olmak ne demektir?

Cumhuriyet Halk Partisi Türk halkının varolma iradesidir. Türk halkının bağımsızlığı ve özgürlüğünün adıdır. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek, yoksulluğu yok etmek demektir. Özgürlüğü ve adaleti sağlamak için kendini adamak demektir. Karşılık beklemeden, “Topluma ne verebilirim” diye düşünmek demektir. Değişime cesaret edebilmek, değiştirmek, “DEVRİMCİ” olmak demektir. Bu irade Türkiye’ye yeni bir ruh, Türk halkına yeni bir “UMUT” kazandıracaktır. Buna yürekten inanıyorum.

 

Parti içinde muhalefet olmalı mı? Parti içinde muhalefet yapmak partiye zarar verir mi?

Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ne dedi “Partimizde emir komuta zinciri yoktur.’’Parti içinde elbette muhalefet olacaktır. Muhalefet, bireylerin veya grupların yaşama ilişkin görüş, istem ve çözüm önerilerini özgürce dile getirmelidir. Ortada bir yanlış varsa, bu yanlışı düzeltmek için özgür bireyler olarak düşüncelerimizi açıkça paylaşmalıyız. Her türlü yönetim biçiminde iktidar vardır. Ancak muhalefet yalnızca demokrasilerde olur. Önemli olan, birbirimizi dinlemek, birbirimizi anlamaya çalışmak ve kimseyi aşağılamadan, ötelemeden, yok saymadan insan ve emek odaklı bir hayatı paylaşmanın zorunlu hale geldiğini kabul etmektir. Önemli olan kişisel hırslarımızı parti dışında tutmak. Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakışır bir vakar ve disiplin içinde hareket etmektir. Bu mücadeleyi başarıya götürmek için farklı sesler hep olmalı, olacaktır da. Cumhuriyet Halk Partisi içinde tek seslilik olmaz. Düşünmeyen, konuşmayan, önermeyen bir robot ordusu olmaz. Cumhuriyet Halk Partisi, bünyesinde demokrasiyi tüm varlığı ile yaşayan büyük bir ailedir. Ve bu demokrasinin gereği olmazsa olmazı çok sesliliktir. Bu güzel bir şeydir. Farklı seslerin tek amacı Cumhuriyeti korumak, yüceltmek ve karanlığı aydınlatmaktır. Bu demokrasi anlayışı, mahallelerden, ilçe’ye, ilçe’den il’e, il’den genel merkeze kadar uygulanırsa, hak ettiğimiz başarıyı elde ederiz. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi’nin her bir hücresi, dostluk, barış, sevgi ve dayanışma içinde olursak, ülkemizi karanlığa sürükleyenlerle mücadele edebiliriz. Ancak o zaman Cumhuriyet Halk Partisi, siyaset sahnesinde hak ettiği yeri alacaktır. Tüm partilerimizin özlediği, umutla beklediği siyasi iktidarın gerçek sahibi olacaktır. CHP’li olmak demokrat olmayı gerektirir, demokrasi ise çok sesliliktir. Herkes kendi fikirlerini söyler, eleştirilerini sunar, bu eleştiriye saygı duyulur ve sonunda doğru ses bulunur. İnsanları ötekileştirerek sürekli başarı kazanamazsınız. Sağduyulu, vicdanlı, hakkaniyetli ve tarafsız olmalısınız ki kararlarınızın doğruluğu ve sürekliliği gerçek olsun. Şimdi siz bu söylemler partiye zarar vermiyor mu diyebilirsiniz. Hayır, ben sizinle aynı görüşte değilim. Bu bahsettiğim sorunlar zaten kahvelerde, sokakta konuşulan konular. Eğer biz bunları konuşarak çözüm üretmezsek sorunlar dağ gibi olur ve bu seferde iş işten geçer. Toplumumuzdaki asıl sorun düşüncesini karşıya aktaramamak, sessiz kalmak. Düşünen kişiden, düşündüğünü karşıya aktaran kişiden korkmayacaksın. O senin partinin dinamikleridir.

Haberi paylaşın:

Öncekini Oku

Önder, “Çatalca’ya yatırım yapan kazanıyor”

Sıradakini Oku

Bükülmez, “Trap atışları için bize neden izin verilmiyor”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir