Keşan’a Bir Bilet…

Eve gelince yemek memek faslından sonra çalışma masama geçtim. Fena halde okuyamadığım kitaplarım birikmiş.
Benim aldıklarım, bizim çocukların babam okusun diye hediye ettikleri güncel kitaplar falan.
Dağ gibi değil de eskiler bilir, bizim Çadırtepedeki ot balyaları gibi.
Televizyon açık. Savaş strajetistleri, eski komutanlar falan.
Sıra sıra ülkemin Üniversitelerinden kartvizitlerinin başında prof, doçent yazan adamlar.
Adamları boş olan AKP’nin herhangi bir yerine başkan, yardımcı falan koysan on dakika bile yerini yadırgamaz.
Habire tartışıyorlar. Tartışıyorlar ama tartışmanın sonunda gene de söz alamadıklarından, dertlerini anlatamadıklarından yakınıyorlar.
Konu Suriye. Suriye’yi tartışıyorlar.
Amerika, Rusya, AB ülkeleri, Araplar, Türkiye’nin konumları.
Konu karmaşık, bir şey anlayamadım.
Döndüm yazılı basına.
Önce fikirdaşları, gönüldaşları okudum.
Sonra ‘liberalsin sen Liberal kal’ dediklerimizi.
Vatan, millet sakaryacıları.
Sonra yandaşları, havuzcuları.
Manşetleri, günlük olayları. Gözaltıları. İşini isteyenleri. Kendini yakanları.
Fed’in faiz kararlarını.
Şehit haberlerini, Mehmetçikleri.

Hafta sonu CHP’nin kurultayı var.
CHP’ye,
Her konuda olduğu gibi, işaret parmağını yukarıya kaldırıp, onu öyle yapın bunu böyle yapın diyenler,
Derin derin sol, sosyal demokrasi analizi yapanlar,
Ayar verenler, Fazla solcu olduğundan şikayet edenler, az solcu olduğundan şikayet edenler.
Yeni aklına gelmiş ya da Amerika keşfedilmemiş gibi, ‘sınıf temelli’ olmasını isteyenler,
Şıracılar, bozacılar, dünyaya hacim kaplamaktan fazla katkısı olmayanlar, ama CHP iktidarını kurmak için Parti Meclisine, Genel Başkanlığa adaylığını koyanlar,
Uzatmıyayım, Suriye konusunda Diller Lal iken, CHP konusunda tur bindirmiş.
Merkez medya’dan, Ulusalcı Medyasına, Yandaş, Havuz medyasına herkes ama herkes iğdiş etmiş, yetmemiş,
Demokrasi dersi vermiş, Çarşaf listeyi blok listeyi ince ince, uzun uzun uzun, tane tane, anlatmış.
Çünkü bu günlerde CHP’ye vurmanın hiç bir derdi tasası yok.
Adam Keşan’a gidecek. Gitmiş tren istasyonuna. Gişe bomboş, sıra yok, kuyruk yok. Yanaşmış gişe memurunun yanına, bir bilet demiş Keşan’a.
Gişe memuru sıraya geç demiş. Adam bakmış arkasına önüne kimsecikler yok.
Gene dönmüş gişe memuruna bir bilet demiş Keşan’a.
Gişe memuru geç sıraya deyince, yekinmiş allame bir Osmanlı tokadını memurun suratına çakmış.
Gişe memuru niye vuruyorsun deyince, ben vurmuyorum arkadaki sıradakiler vuruyor demiş.
Taşı gediğine koymak gibi, ya da kıssadan hisse diye anlatmadım.
Çok sevdiğim bir fıkra, bizim buralarda da pek ‘popüler’.

 

Habersiz Gazetesi Köşe Yazarı Hasan Girgin

Haberi paylaşın:

Öncekini Oku

Mikro Kazık!

Sıradakini Oku

CHP Kurultayı…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir